ADANA

Uzmanı uyardı: "Küçük de olsa el yaralanmaları fonksiyon kaybına yol açabilir"

ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ UZMANI DR. YUSUF HAKAN ABACI, KOMPLEKS BİR YAPIYA SAHİP OLAN ELLERİN FARKLI ŞEKİLLERDE YARALANDIĞINI BELİRTEREK “ELİN ANATOMİSİNİN VE FİZYOLOJİSİNİN KARMAŞIK YAPISINDAN DOLAYI, EN KÜÇÜK YARALANMALAR BİLE İLERİ DÖNEMDE GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN DUYU VE FONKSİYON KAYBINA NEDEN OLABİLİR” DEDİ.

Abone Ol

Ellerin kompleks bir yapıya sahip olduğunu belirten Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Hakan Abacı, “Elin anatomisinin ve fizyolojisinin karmaşık yapısından dolayı en küçük yaralanmalar bile ileri dönemde geri dönüşü olmayan duyu ve fonksiyon kaybına neden olabilir” dedi.

Acıbadem Adana Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Dr. Yusuf Hakan Abacı, ellerin hareket sistemindeki en kompleks yapı olduğuna dikkat çekerek, “Günlük yaşamımızda doğayı, çevreyi ve nesneleri anlamamızda ve anlamlandırmamızda ellerimizin önemi büyüktür. Fonksiyonel öneminin yanı sıra, iletişimde ve sosyal ilişkilerimizde de ellerimizi sık kullanırız. El sağlığımızı tehlikeye sokan herhangi bir durumda elin bütünlüğünü ve fonksiyonunu geri kazandırmak büyük önem arz eder” diye konuştu.

Elin birçok kemik, eklem, kas, tendon, damar ve sinir yapısının birlikte uyum içinde çalışan bir yapı olduğunu vurgulayan Dr. Abacı, acil servislere travma ile başvuran hastaların birçoğuna el yaralanmalarının eşlik ettiği bilgisini verdi. El travmalarının cilt bütünlüğünün bozulmadığı, genelde kemik ve eklemlerin etkilendiği kapalı yaralanmalar ya da cilt bütünlüğünün bozulduğu kemik, eklem, tendon, kas, damar ve sinirlerin sıkça etkilendiği açık yaralanmalar şeklinde karşılarına çıkabildiğini belirten Dr. Abacı, delici-kesici alet yaralanmaları, ezilme yaralanmaları, ateşli silah yaralanmaları ve kopma tipindeki yaralanmaların en sık karşılaşılan durumlar olduğunu söyledi.

“En ufak yaralanmalar bile duyu ve fonksiyon kaybına neden olabilir”

Eldeki tüm yapıların dar bir alanda birlikte seyretmesi sebebiyle el yaralanmalarının asla hafife alınmaması gerektiğinin altını çizen Dr. Abacı, “Meydana gelen küçük bir keside bile birçok tendon, damar ve sinir yapısı hasar görebilir. Yaralanma sonucu hangi yapıların hasar gördüğünü belirlemek için halen en geçerli tanı yöntemi detaylı bir fizik muayenedir. Henüz başka hiçbir yöntem detaylı bir muayene kadar aydınlatıcı değildir. Bu yüzden hastaların deneyimli ve yetkin bir klinisyen tarafından değerlendirilmesi ve daha sonraki tedavi sürecinin buna göre şekillendirilmesi büyük önem arz eder” ifadelerini kullandı.

Abacı, ayrıca elin hem anatomisinin hem de fizyolojisinin karmaşık yapısından dolayı gözden kaçabilecek minör yaralanmaların bile ileri dönemde geri dönüşümsüz duyu ve fonksiyon kaybına neden olabileceğine değindi.

“En ciddi yaralanmalar kopma vakaları”

Eldeki en sık yaralanmaların genellikle tendon kesileri, cilt kaybı, parmak ucu ezilme yaralanmaları olduğuna vurgu yapan Abacı, "El cerrahi pratiğinde karşılaştıkları en ciddi problemler ise kopma vakaları, yani amputasyondur. Yüksek enerjili ve ciddi travmaların sonucunda parmakların, elin bir kısmının ya da elin tamamının koptuğu durumları çokça görebiliyoruz. Bu yaralanmaların tedavisinde zamanla yarışılıyor. Çünkü uzvun kopan kısmına bir an önce kan akımını sağlamak gerekmektedir. Acil serviste ilk müdahalenin ardından hasta hemen ameliyata alınır. Öncelikle kemikler, tendonlar, kaslar ve benzeri makro yapılar entegre edilir, ardından en önemli aşama olan mikrocerrahi süreci başlar. Mikrocerrahi normalde çıplak gözle pek göremediğimiz yapıların özelleşmiş mikroskoplar, özelleşmiş çok küçük cerrahi aletler ve büyütücü optik gözlükler kullanılarak onarımına olanak tanıyan bir işlemdir. Bu işlemdeki temel amacımız kopan dokuya kan akımını temin etmek ve dokunun sinirsel uyarımını yeniden sağlamaktır. Bunu da kopan küçük damarları ve sinirleri mikrocerrahi yöntemle onararak ya da kopma hattında onarıma uygun yapı yoksa vücudun başka bölgelerinden damar ve sinir transferi yaparak gerçekleştirmekteyiz” şeklinde konuştu.

Sağlığın “kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olması” şeklinde tanımlandığını da belirten Abacı, ellerimizin bu üç alanda da çok önemli rol oynadığını ve bu nedenle el sağlığının bütüncül sağlıkla ilişkili olduğunu sözlerine ekledi.